ÜZGÜNÜM… NENELERİNİZLE  CENNETTE  BULUŞAMAYACAKSINIZ !..

“Bunu, izinden gittiğiniz büyükleriniz, evliya söylüyor.”

Bone

Şöyle etrafımıza bir bakalım. Metroda, otobüste, sokakta, caddede, evde, iş yerinde, kısacası her yerde başı örtülü bir bacımızı gördüğümüzde dikkat edin başörtüsünün altında bir bant daha var. Bunu kendilerine sorduğumda büyük bir çoğunluğu “bone”  olarak isimlendiriyor. Neden taktıklarını da sorduğumda hepimizin tahmin edebileceği cevap geliyor… “Allah’ın emri.”  Birkaç kızımıza sordum. “Bu emir,  Allah’ın Kitabının  neresinde, hangi ayetinde yazıyor?” diye… Çoğu cevap veremeyip başını çevirip diğerlerinden yardım istercesine arkadaşlarına bakıyor, bazıları da cevaplıyordu soruyu…

“Hocalarımız, büyüklerimiz öyle diyor!.. Onlar böyle söylüyorlarsa bizlerden çok daha iyi biliyorlardır ve biz onlara inanıp, güveniyoruz…”

Sohbeti biraz derinleştirdiğimiz de kızlarımızdan çoğu “ceza” konusunda bir türlü hem fikir olup birleşemiyorlardı!.. 40 yıldan başlayıp 80 yıla kadar, hatta çok çok daha fazla  “cehennemde yanma” cezasından söz ediyorlardı. Bu cezaları nereden öğrendiklerini sorduğumda ise hemen hemen hepsi aynı cevabı veriyorlardı. “Büyüklerimizden, okuduğumuz kitaplardan.”  Kitap kelimesi geçinde soruyordum… Kur’an da yazıyor mu? Kur’anı okusalar da okumasalar da yine hepsinin verdiği cevap “hayır” idi. Yani özetlersek; saçın görünmemesi olayını ve cezasını, büyüklerinden ve Kur’an dışındaki kaynaklardan öğrenmişlerdi. Hepsi de bunun doğru olduğunu, saçı görünenlerin cehennemde yanacaklarına inanıyorlardı…

Oysa başı örtmenin dışındaki bu bant/bone takma/saçın bir tek telini dahi göstermeme olayı öyle çok eskilere gitmiyordu! Ülkemizde en fazla 10 yıllık bir geçmişi vardı…

Kızlarımızdan bir tanesinin “Efendim ben kantine çay almaya gideceğim. Siz de içer miydiniz?” demesiyle içim o anda ısınmaya başlamıştı bile.

Çayımı yudumlarken boneli kızlarımızla sohbetim tüm hızıyla devam ediyordu. Konudan onlarda büyük bir keyif almışlardı.  Çoğunluk, cümlelerine “Hocam” diyerek başladığı için onlara, onların anladığı anlamda  “hoca” olmadığımı, sadece Kur’an ile çok fazla haşır/neşir olduğumu, inancımı sadece Kur’ana göre yaşayan birisi olduğumu söylemiştim.

Çayımın son yudumunu da içip teşekkür ettikten sonra konuya geri dönmüştüm… Hepsi orta-lise talebesi olan bu yavrularımıza soruyordum.

“Sanırım hepinizin anneanneleri, babaannesi yani bizlerin kısaca “nene” dediğimiz büyükleriniz vardır.”

 Hemen hemen hepsi gülümseyerek “var” olduklarını dile getirdiler. Onlara, nenelerinin sadece başörtüsü, eşarp, tülbent, yazma taktıklarını, onların zamanında bant/bone gibi saçı tamamen örten şeylerin olmadığı ve bu nedenle saçlarının bir kısmının da göründüğünü söyledim… Kızlarımızın hepsi gülümseyerek onaylıyordu…

Artık sohbetin sonuna gelmiştim ve ayrılmam gerekiyordu.

“Bu kısa sohbet ve gösterdiğiniz anlayış ve sabır için sizlere çok teşekkür ediyorum. Son olarak sizlere kötü bir haberim olacak…”

Bu cümleden sonra hepsinin yüzünde meraklı bir bekleyiş görünüyordu. Onları fazla merakta bırakmadım ve soru sormalarına dahi fırsat vermeden meraklarını  gidermiştim.

“Üzgünüm Çocuklar… Hiçbiriniz nenelerinizle Cennette buluşamayacaksınız!.. Tanıdığınız, tanımadığınız, yüzyıllar önce yaşamış çok çok iyi insanlar olan ata nenelerinizle Cennette buluşamayacaksınız!..”

Lisede okuduğunu söyleyen en büyükleri sormuştu…

“İyi ama efendim, bizlerin bir suçu, bir günahı yok ki! Neden onlarla Cennette buluşamayacağız?”

Gülümseyerek kızımızın gözlerinin içine bakarak konuşuyordum.

“Suçu, günahı olan sizler değilsiniz!.. Suçlular(!); kendilerini örnek aldığınız velilerinizin, büyüklerinizin sizlere anlattıklarına ve sizlerinde inancınıza göre, yaşamları boyunca sadece başlarını örten ama saçlarını gizleyemeyen NENELERİNİZ!.. Sizler Cennete, onlar ise Cehenneme(!) gidecekler… Bilmem anlatabildim mi?”

Oysa Yüce Allah Kitabında, A’raf Suresi 3. ayetinde bizleri şöyle uyarıyor. “Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!”

En doğrusunu ALLAH bilir.

Selam ve Dua ile,

Fikret ARMAN

About Fikret Arman

ALLAH'ın dosdoğru yoluna ileten tek Kitap; KUR'AN-I KERİM'DİR.

Yorum bırakın