“ŞEFAAT YA RAB’BİM” DESEK…

 

Namaz öncesi Şuayip Emmi ile sohbet…

Şefaat

Ezana daha çok vardı…Günlük gelişmeler ve hal hatırdan sonra konu dinimize geliyordu… Bir kaç cümleden sonra konuya girmiştik bile…

“Haklısın Şuayip Emmim! Bir çok konuda sana katılmakla birlikte bazı konullarda ayrılıyoruz. Sen, atalarından böyle gördüğünü söylüyorsun… Yüzyıllardır bu geleneklere sahip çıkıldığını,  bunların yaşatılması gerektiğini söylüyorsun. İyi güzel de Emmim!.. Din, sakal mıdır? Sarık mıdır? Takke midir? Bu gelenekleri önce “din” yapacağız, sonra on yıllar, yüz yıllar geçecek, bizlerin geleceği torunlarımız, beşinci onuncu kuşaklarımız bunları bugün senin yaşadığın gibi “DİN” diye yaşayacaklar… Bunu mu söylüyorsun?

Bak benim güzel Emmim… Ben ne senin bıraktığın gibi bir sakal bırakacağım, ne kafana taktığın o takkeyi  takacağım ne de bunları yakınlarıma yaptırmayacağım!.. Daha doğrusu, o insanlara neden sakal bırakmamaları gerektiğini, neden o takkeleri  kafalarına takmamaları gerektiğini mantıklı bir şekilde anlatacağım.

Onlara OKUYUN diyeceğim… Sadece Kur’an’ı OKUYUN! diyeceğim… Onlara, Kur’an’ı “anladığınız dilden” OKUYUN diyeceğim… Şuayip Emmim, sen, okuduğun Kur’an’ı anlamasan da diyorsun ki; “Allah benim ne söylediğimi biliyor.” Tabii ki öyle güzel Emmim. Allah her söyleneni bilir… Ama Yüce Rab’bim senin ne söylediğini bilmediğini de biliyor!..

O sakalını sıvazlayıp, kafana o takkeyi takınca ne oluyor? Kıldığın namazda sevaplarına sevap mı katılıyor? Hayır güzel Emmim, hayır!.. Sen onu sırf “Peygamber efendimizde sakallıymış, O da kafasına sarık takarmış.” diye hadisler yazılıp söylendiği için takıyorsun… Şekil olarak Peygamberimize uymaya çalışıyorsun.

Peygamberimizin görünüşünü örnek alacağımıza, O’nun temizliğini, O’nun Kur’an ahlakını neden örnek almıyoruz? Bize temizliği ile örnek olan Peygamberimiz döneminde 4 bıçaklı Mack3 traş bıçakları vardı da Peygamberimiz mi sakalını kesmemiş? Ya da, Peygamberimiz 20 derecelik iklimde yaşadıda mı kafasına sarık  taktı?

Şimdi soruyorum Şuayip Emmi… “O sakalını kesersen, kafana o takkeyi geçirmeden namazını kılarsan Allah kıldığın namazları kabul etmez mi? Ya da, Peygamberimiz darılır mı? Sevabın mı eksilir?”

Kıldığımız namazı Rab’bimiz  kabul eder ya da etmez. Onu Rab’bimiz bilir… Ancak Peygamberimizin darılmayacağı kesin Şuayip Emmi. Sevabın da eksilmez merak etme! Benim Peygamberim, kendisinin Kur’ani yönünün örnek alınmasını  isterdi… Bizlere tebliğ ettiği ayetleri okuyup  anlamamızı ve düşünerek akıl yürütmemizi isterdi… Giyim ve kuşamının örnek alınmasını değil! O da , Kur’an’da emredildiği gibi giyinirdi!..

* * *

Bir de hep şunu söylüyorsun Emmim… “Peygambere itaat Allah’a itaat etmek demektir. Birçok kitapda Alimler, bunun Kur’an’ın birçok ayet de emredildiğini söylüyorlar… Buna ne diyeceksin?” diyorsun.

Doğru söylüyorsun Şuayip Emmim. Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette “Allaha itaat et, resule itaat et.” ve benzeri cümleler geçer. Buradaki “resule itaat” sözü, Kur’an’ı tebliğ etmekle görevlendirilen resulün (Peygamberimizin), bizlere tebliğ ettiği ayetlerin Allah Sözü olduğunu ve bunlara uyulması gerektiğini, bunları bize tebliğ eden resulun bu sözlerine itaat etmemiz gerektiği şeklindedir. Yoksa, “Peygamber sol elini kullanmazdı… Siz de kullanmayın!” anlamında değil. “Peygamber akan suyu içmezdi. Siz de içmeyin!” anlamında değil… Sözkonusu ayetlerdeki “resule itaat”, O’nun bizlere tebliğ ettiği ayetlere itaat etmemizdir.

* * *

Aslında düzelteceğimiz o kadar konumuz var ki Şuayip Emmi!.. Hangi birini anlatsak bilmiyorum… Her zaman konuştuğumuz şu “şefaat”konusu… Hani sen çok söylersin ya! “Şefaat ya resulAllah.” diye.

Peygamberimizden şefaat diliyoruz… Hem de Peygamberimizin bize kendisinin, “Şefaat yalnız Allah’a aittir.” diye tebliğ etmesine rağmen hala “Şefaat ya resulAllah.” demek ne kadar doğru?

Biliyor musun Şuayip Emmi? Bizler bu sözlerle Peygamberimizi yüceltmiyor, ona bağlılığımızı bildirmiyor, tam tersine Rab’bimize ŞİRK koşuyoruz da farkında değiliz!..

Diyelim ki, Alimler, Kur’an’da Allah’ın Peygambere de “şefaat” izni verdiği üzerinde fikir birliği oluşturdular. Böyle olsa dahi;

Şimdi soruyorum Şuayip Emmi… Sen “Şefaat ya Allah’ım..” ya da “Şefaat ya Rab’bim.” dersen Rab’bim senin söylemini eksik mi bulacak? Ya da Peygamberimiz “Niye benden şefaat istemedin?” diye darılacak mı?

Hayır Şuayip Emmi hayır… Ne Rab’bim eksik bulacak, ne de Peygamberim darılacak!.. Tam tersine Peygamberim kendisine verilmeyen bir görev için kendisinden birşey istenmediğine sevinecek.

ALLAH’ın Elçisi  Peygamberimiz bize neyi tebliğ etmiş… Birlikte okuyalım…

Zümer Suresi 44. ayet: “De ki: “Şefaat, tümden ve sadece Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi O’nundur. Sonunda O’na döndürüleceksiniz.”

* * *

İşte böyle Şuayip Emmi… İstersen bu günlük burada keselim. Zaten ezan da yaklaşıyor… Ama n’olur Kitab’ımızı mutlaka anladığımız dilden okumamız gerektiğini unutmayalım Emmim… Kitab’ımızı okuyup anlayamazsak, din adına, inanç adına, hadis denizinde kaybolup gideceğimizi unutmayalım. Çocuklarımıza, torunlarımıza, onyıllara, yüzyıllara, beş-on kuşak ve sonrası geleceğimize, “DİN” adına en güzel mirası bırakalım.

O, “itaat etmemiz emredilen” Peygamberimiz  bize neyi tebliğ etti? Hatırlayalım…

Zuhruf Suresi 44 ayet: …… Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.

Tabii ki bizlerde Peygamberimize itaat edeceğiz ve Kur’an-ı Kerim’den sorumlu tutulacağımızı unutmayacağız, UNUTTURMAYACAĞIZ…

Selam ve Dua ile,

Fikret ARMAN

About Fikret Arman

ALLAH'ın dosdoğru yoluna ileten tek Kitap; KUR'AN-I KERİM'DİR.

Yorum bırakın